Psikolojinin Tarihsel Gelişimi

Kelime anlamı ruh bilimi olan psikolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışının temelinde, insan davranışlarını ve zihinsel süreçlerini anlama, anlamlandırma ve bilimsel yöntemlerle açıklama çabası vardır. İnsanoğlu var oluşundan bugüne kadar başta kendisi olmak üzere, etkileşimde olduğu diğer canlıların (insanlar ve hayvanlar) davranışlarını, hareketlerini, düşünme ve duygulanma biçimlerinin bütününü anlamaya ve tahmin etmeye çabalamıştır. İnsanın içinde yaşadığı topluma ve çevreye uyum sağlayarak biyolojik ve sosyal varlığını sürdürebilmesi açısından bu “anlama, tahmin etme” faaliyetinin önemi açıktır. Bu çaba, “sadece canlıların ne yaptıklarını değil, aynı zamanda düşüncelerini, duygularını, algılarını, akıl yürütme süreçlerini, belleklerini ve bedensel işlevlerini koruyan biyolojik aktiviteleri de kapsar”. Antik dönemlerden başlayarak bu arayış birçok farklı şekilde cevaplandırılmıştır. Ortaya atılan açıklamalar nesnel verilere dayanmaktan uzak, çoğu mistik ve spekülasyona dayılıdırlar. Psikolojinin amacı, bilimsel bir temele dayanmayan bu tanımlama ve yorumlar yerine daha geçerli açıklamalar geliştirmek üzere bilimsel yöntemden yararlanmaktır. Psikoloji, bilim olarak 19. yüzyılın sonlarında kabul görmüş olsa da, psikoloji biliminin sormuş olduğu sorular insanlık tarihi kadar eskidir. İnsan, var olduğundan beri bir takım soruları sormuş, bunlara tatmin edici cevaplar aramış ve çoğu zamanda sorduğu bu sorulara karşılık ortaya koyduğu cevaplara göre şekillendirmiştir. “ Ben kimim”, “Benim amacım nedir”, “Karşımdaki insan bana ne demek istedi”, “Karşımdaki insan kim”, “Ben neden bu şekilde düşünüyorum”, “O neden benden farklı düşünüyor”, “Neden böyle davrandım”, “ Karşımdaki insan neden böyle davrandı” v.b. çoğaltılması mümkün olan sorular çok eski zamanlardan beri insan zihnini meşgul etmiş sorulardır. Buradan da anlaşılabileceği gibi psikoloji, insanlık ile birlikte ortaya çıkmıştır. Antik çağda, insanı ve insan davranışlarını anlama çabaları felsefe içinde yerini almıştır. Felsefe konuların içinde ele alınan psikolojinin ana ilgi konusu “ruh” olarak ortaya konmuştur. Eski yunanda, Apollo sunağının üzerinde yazan “kendini bil” sözü, insanın hayatına ve çevresine bir anlam katabilmesinin, mutlu ve huzurlu bir hayata erişebilmesinin ancak ve ancak özünü yani ruhunu kavrayarak mümkün olabileceğini vurgulamaktadır. Çok uzun bir süre psikoloji bu bağlamda ele alındı.
15-16. yüzyılda İtalya’da başlayarak kısa zamanda tüm Avrupa’ya yayılan ve etkilerini gösteren Rönesans ile birlikte felsefi psikolojinin konusu “ruh” olmaktan çıkarak “zihin” oldu. J. Locke (1632-1704), D. Hume (1711-1776), G.W.Leibnitz (1646-1710), I. Kant (1724-1804) gibi düşünürler insan zihnini çeşitli açılardan ele aldılar ve bilimsel psikolojinin doğuşuna yön verdiler. Psikolojinin bir bilim olarak ortaya konmasında en büyük adım Alman psikolog Wilhelm Wundt tarafından atılmıştır. Wundt, zihnin deneysel yöntemlerle araştırılmasını önemsiyordu. Bu yaklaşımı sayesindedir ki; akademik bir bilim olarak psikolojinin kurucusu Wilhelm Wundt’tur. Psikolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışını bir çok araştırmacı 1879 yılında Wilhelm Wundt tarafından açılan ilk psikoloji laboratuvarına tarihlendirmektedir. Wund’un psikoloji çalışmalarını yayınlamak amacıyla, 1881 yılında kurduğu Felsefe çalışmaları isimli dergisi, kabul gören ilk psikoloji dergisidir. Buradan da görüleceği üzere, felsefenin psikoloji üzerindeki etkisi hala devam etmektedir. Felsefeden bağımsız olarak yayınlanan ilk dergi ise Amerikan psikoloji dergisi olmuştur. Bu yazımda sizler için, psikoloji biliminin ilgilendiği konuları, tarihsel gelişimini ve psikolojinin formel bir bilim olma yolculuğunu incelemeye çalıştım. Umarım sizler için eğlenceli ve bilgilendirişi bir yazı olmuştur.

Kategori:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler